Friday, September 4, 2009

kuzenimle 'aydınlanmak'

bu gün kuzenimle çok güzel bir tartışmaya daldık. konu nasıl olduysa benim sisifos söyleni takıntımdan onunla benim hani şu bildiğimiz aydınlanma olayına geldi. şimdi kuzenim ve benim kafalarımız genelde aynı çalışır. aramızdaki yaş farkına rağmen arkadaş grubumuz bile benzer/aynıdır. ama bu günün tartışma konusu şuydu.
bakın ben bu dağa çıkma olayını çok tutan bir insanım; bazı gerçekler var. ben kendimi fazla sevmiyorum. ama başka insanları kendimden bile az seviyorum. yani dağ ıssız orman hamak. bunlar bana çok çekici gelen terimler. yılda birkaç ay kesinlikle böyle bir şeyi yapmak isterim zaten.
ayrıca bakınız:tüm bilgeler hep bir yalnızlıkta kalma dönemi geçirmiş. süper.
guerilla lar da dağa çıkıyor bu arada. konumuzla alakası olmasa da iyi bir örnekleme.
neyse. kuzenimle benim karakterlerimiz benzer diyordum. ama ben ondan daha sosyal bir insanımdır nasıl oluyorsa. o biraz daha kendi dünyasındadır. bense asosyal sosyalimdir. ya da zorla sosyalleştirilen asosyal.
bunun nedeni benim kendimi kendime kanıtlama arzumdan geçer. başkalarına değil, ama kendime çok oynarım ben.
kendime hep kanıtlamak isterim eğer istersem beni sevmeyecek insan olmadığını, her istediğimi her yerde söyleyebileceğimi. vs.
ayrıca kendime saygı duymam için fikir beyan etmek lazımdır. güçlü görüş noktalarım olduğu için eğer bunları savunmazsam, kendime saygı duymam. ezildiğimi hissederim.
yazık olmuş bir gencim ben işte.
kuzenime gelince.
o benim biraz daha bu üstteski sorunları aşmış versiyonumdur. şaka bir yana yaşı bayağa büyüktür benden. o benim yapmayı arzuladığım ama götümün yemediği izolasyonu yapmayı başarmış ve sanatıyla yaşayıp haz alan bir ruhdur. hataları çoktur tabi ama bu konularda da mükemmeldir yani.
bu gün bu tartışmanın içinde bir yerde ben her zamanki gibi insanlarla muhatap bile olmak istemediğimi söyledim.
kitap oku dedi.
okuya okuya geberdim artık kitapçı olurum ileride artık diye tersledim.
sen devam et en iyisi odur dedi.
iyi 5 kutu kitapla dağa çıkayım ben anca o zaman rahat ederim dedim. ve bir derece samimiydim. hatta okuya okuya belki 'aydınlanırım'. diye gayet şakacı bir şekilde ekledim.
iyiki eklemişim.
kuzenim ondan asla beklemeyeceğim bir şey söylerdi bana.
"sadece kendini mutlu etmekle aydınlanma olmaz. hiçbir yere varılmaz. unutma bunu"
affaladım kendi halinda takılmaktan en zevk alan kişiden bu sözleri duyunca.
ama sonra bir düşündüm. bu kadar benziyorduysak o da zamanında gitmek istemişti. yapamamıştı.
önce yaşı küçüktü.
sonra babası ölmüştü.
annesi onsuz yapamazdı. GERÇEKTEN yapamazdı.
ve kuzenim kendisi, hırsları yerine onları seçmişti.
hindistan a gitmekten bahsediyorum biz küçükken. asla gidememişti.
kalmıştı.kalmak zorunda kalmıştı.
o doğrusunu yaptığını düşünüyordu.
ben? benim en büüyük korkum kalmak.
ben gideceğim. gitmek zorundayım.

No comments:

Post a Comment