Monday, August 24, 2009

İSTİKLAL MEYDANINDAKİ SİMİT SARAYINA GİTMEYİN

elimde testerem otururken yerde
pantolunumda çıkacak lekelere annemim küfürlerini şimdiden duyuyordum içimden
'dayının' teki bağırdı bana anlamadağım birkaç cümleyi
ama anladığım kadarıyla
orada oturarak
dükkanın önünü kapatıyormuşum
şimdi ben zaten mermer duvarın hizasındaydım
hiçbir haltın
önünü
kapattığım
YOKTU.
diyebilirim.
ama demeyeceğim.
kapatmışım gibi davranıp sayacağım burada, çünkü
sanki ben orada oturunca yanımdan geçemeyecek simit arzusuyla yanan bir müşteri
2 cm kayamayacak karışık bir açma almak için
zaten biz çocuklar oturmasak dükkanın önünde
müşteri taşardı orası
servis yapacak gücü kalmazdı çalışanların
kirası ödenirdi binanın
karısıyla iyi bir akşam yemeğine çıkardı patron
eğer gençler oturmasa orada-
satışlar ikiye katlanırdı.

kusura bakma 'dayı'
taksime
cebimde 50 kağıtla çıkamıyorum
arkadaşımı beklerken
bir şeyler yeyip
yanında da
buz gibi bir efes içemem ne kadar istesem de
'dayı' buraya da bank koymamışlar
yoksa ben de istemem yerde
sıcaktan taşa karışmış pembe bir sakıza komşuluk yaparak
oturayim
oturmazsam yere
arkadaşım geç kalmış
1 saat ayakta beklemek zorundayım
dayı-bacak kaslarımın buna
itirazı var.
sana kıçımın sürttüğü yerin vergilerini kim ödüyor diyecektim
siktir et.
artık aklımı çalıştırmıyorum
kulaklarının savaşarak geri püskürteceği düşüncelerimi
kelimelere dönüştürmek için
elindeki tespihe sırıtıp sormadım
Allahının yarattığı taşa oturamaz mıyım? diye.
Allah a da acımıyor değilim bu kadar yanlış anlaşıldığı için
üzülmüyor değilim eğer bir şey okuduysan da bir bok
anlamamışsın diye.
her ne kadar okuduğun gerçek olsa da
OLMASA DA.

Saturday, August 22, 2009

son 3 günü daha boktan yaşamak mümkün müydü?

bu yazıyı elinde i touch ı olan 10 yaşındaki bir çocuğa laf atmak üzerine yazacaktım ama bir değişiklik yapıp başıma gelen bir boku yazmak istedim. bir de değil iki bok.

1. son 4 günüm jason nın köprüden düşüp kafasını kırmak üzere olduğu gerçeğiyle acı çekerek geçirdim. anlayacağınız jason benim için değeri olan biri. komada olduğu gerçeğinden hoşlanmamakla birlikte, okyanusun diğer ucundan bir şey yapamayacağım gerçekliğini kabullenmiş hayatımı yaşamaya çalışıyorum. ama herşey geceleri gelir. 3 gecedir uyanıkken bile gördüğüm kabusları görmekten uyku yüzü görmedim.

2. ailemin yanımdaki yuvamdan daha yuva olmuş bir yer benim için. RAW(rottenappleworkshops) Haüs polis tarafından boşaltıldı ve yıkımına başlandı. punk dünyasının amerika daki en uzun zamanlı işgal evlerinden birinin-10 yıldır benim gibi onlarca çocuğa yuva olmuş bir yapının- yaşayan sakinleri, ki içinde en iyi arkadaşlarımın,hatta ailemin, bulunduğu kişilerin, sokağa hiç bir uyarı yapılmadan atılması kalbimi kırdı açıkcası. kendi kendime bunun benim artık yola çıkmam için bir işaret olup olmadığını sorgulamaya başladım. uğruna çabaladığım herşeyin ortadan yok olmaya başlamasını izliyorum. bu kesinlikle sorun değil. herşey sonunda hiçliğe döner zaten. ama bu benim için yeni olgular bulmak demek oluyor. içimden bir ses, yunan punklarını villa amelia da ziyaretimin zamanı geldiğini fısıldıyor bana. burada raw haüs'a amerika'da bana yuva olduğu için teşekkür ediyorum.aklımı ilk FAS şovunun, jason la ilk konuştuğum yerin, ağaç evinde geçen gecelerin anıları içimde kaldı.

yollar beni bekler.

Wednesday, August 19, 2009

insanoğlunun hayatla derdi ne lan?

ben bu hayattan yakanan insanları anlamadım gitti. hayat;hayat,orada duruyor işte.kımıldamıyor.kimseye bir bok yaptığı da yok. bu insanın kendisi hayatı kendine göre yorumlayan. aslında var ya daha da fazla ileri giderek hayatın  varolmadığını bile söyleyebilirim belki.insanoğlu büyük bir kibirle yerdeki karıncadan farklı olduğunu söylüyor. bunu tutkuyla iddia ediyor, o kediden, kuştan, ısırgan otundan üstün. yerdeki boktan üstün. zaten var ya, bütün bu ağaç ot çiçek böcek. herşey insanlar için yaratılmış. egoya bak lan, benimkini sollar bilinçiszce. hatta bir tane tanrı varmış, o da insanların tanrısıymış. sadece insanların dualarına karşılık verirmiş. herşeyi insanlar için yaratmış. aslında ayrıca o kadar adaletliymiş ki bu tanrı kulları arasında ayrımcılık da yaparmış. ben burada ülke, ırk, din ayrımından  bahsetmiyorum. o olaylara gülüp geçeli çok oldu. ben burada bu tanrının bizim yediğimiz, hatta buzdolabına koyup toplu bir katliam yaptığımız tavukları bizden aşağı da tutmasından bahsediyorum. alın size kurandan bir hata aradığınız, tanrı adaletli falan değil eğer gerçekse bile. ben kimse et yemesin demiyorum. ben etçil bir insanım zaten. sadece yerinizi bilin. sonra ben fakirim, o zengin, ben hastayım, o sağlıklı diye ağlamayın. çünkü bu her şartta büyük balık küçük balığı yer. bu kadarı devamı YALAN. bahane. ne dersen de. siktir et ya. okuma bunu da zaten. kendimi bir bok sanıyorum ben de. senden daha iyi bir bok olduğumu düşünüyorum. bu işler böyle gidiyor işte. kendimle işim yok benim, hiç de hazetmiyorum aynı bedende takılmaktan.öyle.

Thursday, August 6, 2009

şimdi bu iki geceyi subhumans ve realicide dinleyerek geçirdik. hepimiz 6 ağustos gecesi direnistanbul için yapılan bandista konserini kaçırmaktan dolayı üzgündük.bundan şarkı listemize gogol bordello da kattık.ama bulunduğum yerden istanbul a gitmem için gereken 70 lirayı kıçımı satsam kazanamazdım. ya da belki kazanabilirdim de teşebbüs etmedim.asıl olay sırasında istanbul da olacağım için fazla dert etmedim. ben bandistayı severim. gerçekten. ilk duyduğum andan beri sadece punk olgusunu kendi dilimle birleştirdiğim için bile sempatim vardı gruba.kendimi gogol bordello dinliyormuş gibi hissediyorum her dinlediğimde. henüz canlı performanslarını görmedim ama eğer gogol bordello nun yarısı kadar iyilerse zaten peşlerinde köpek gibi dolaşırım. şayet gogol bordello konseri başıma gelen en güzel boktu. o geceyi hala kelimelerle ifade edemiyorum bu yüzden blog da yazamayacağım. neyse, bu direnistanbul olayını seviyorum ben. geçen gün bir vatandaşın yaptığı yorumu gördüm "bu memleket bıktı usandı böyle eylemlerden" diye. beyfendi, bize götümüz sıkıldı diye eylem yapmıyoruz. demek ki gerekiyor bir şeyler yapmamız. demek ki hiç bir şey değişmemiş. bu eylemlerinde dediğiniz gibi IMF deki görevlilerin hayatını 'cehenneme' çevirmek gibi bir amacı yok. yoksa hepimiz gayet iyi biliyoruz bir bok olmayacağını birkaç yüz gencin sokaklar akmasıyla. ama en azından millete farkındalığımız olduğunu göstermeye çalışıyoruz. bizi gören çocukların, gençliklerinde umursamamazlık yapmayacağını umuyoruz. onu da bırakın bu yüzler binler hatta milyonlar olabilir bir nokta da. ama bu bir süreç. uzun bir süreç. kendimi klişe hissettim lan. ama öyle. 40 yıl sigara eden adam kanser olursa o içtiği son sigaradan olmuyor elbette. bak birşeylerin değiştiğini ben görmem. göremem. benim oğlum kızım olsa onlar da göremez. benim torunum olsa o da göremez. biz onların çocukları için çalışıyoruz işte. bir yerden başlanmalı. bir de bir de bizim gibi gençlere bencil diyorsunuz. hayatınızı elinizden geldiğince maddiyatla doldurup, sahte bir doyum(doyumsuzluk)la yaşayan sizlersiniz. söylenecek çok şey yok. sadece en azından bu amaçlıksız denizinde utopik olsa da şimdilik bir amacım olduğu için mutluyum.
saygılar,
Almira

Saturday, August 1, 2009

Türkiye de var olmayan işgal evleri üzerine

Ulan, sen zaten Türkiye de MTV punkından başka bir halt olamazsın. sikerler adamı. bildiğin yaparlar. ama içim acıyor böyle milletten duyuyorum. arkadaşlardan falan. yok yunanistan daki, hollanda daki, italya daki, ingiltere deki işgal evlerini. zaten amerika desen. her şehirde işgal evi yoksa ortamda bir gariplik var demektir. sen neden türkiye de yapmıyorsun demişti birisi bana ben happy house dayken chicago da. ilk sebep, işte ilk cümle. ama ikincisi o kadar güvendiğim bir adam yok. üçüncüsü de şaka maka amerikan ve avrupai punklar bir evi işgal ettiklerinde komşulardan falan destek alabiliyorlar. bu çok önemli. her dakika polisi arayan bir mahalede ev işgal edilemez. nezarete girer çıkarsın paso. ama bizim halkımız devletçi bir halk. kabul edelim bunu. bizim halkımız en kapitalistinden çakma, çarpık daha kapitalist bir halk. bizim halkımızın insanları " bak gençler bedava yaşıyor, ayrıca sanat yapıyor" diye adımıza sevinmez. hele anlasın evin çoğunun anarşist olduğunu kıl olur. bir evden hiç durmadan atılmak için işgal etmeye niyetim yok. yine de yaparım 5 tane sağlam adamla da o adam da yok. varsa da kendi halinde kabullenmiş durumu, ulaşamayız birlik olamayız.
nedir bu işgal evi peki?
tamam işgal evi, boş ve uzun süredir kullanılmayan bir eve girip kira mira siklemeden yaşamaktır.burası doğru. ama sen bir evi sadece "param yok" gibi bir nedenle işgal ediyorsan, o ev dayanmaz. bu kadar açıkça söylüyorum. her gittiğim işgal evinde gördüğüm en önemli şey dayanışmaydı. bildiğin aile kavramı yani. şovlardan önce kalkıp birlikte evi temizliyorduk. ortada bir "almira sen şunu yap, dan sen de bunu, he tavi sen de bir tuvaletleri hallet" yoktu. kim neyi görüyorsa onu yapıyordu. ben mutfağı günde 4 kez temizlediğimi de biliyorum, hiç bir boka dokunmadığımı da. çünkü kimin yaptığı farketmez. ha sen ha o.
para içinde aynı şey geçerli ortaya koyarız, gider yemek-içki alınır. olmayana sorulmaz bile, çünkü olsa verileceğini bilir.
bu ilk kural yani. kimsenin bu komün yaşamdan çıkar sağlamadığına güvenmek.
ikinci kural da politik ya da/ve sanatsal bir birlik olması. ben her punk anarşist olsun demiyorum.değil de zaten. kimse de buna laf etmez, sonuç olarak herkese açık bir ev burası başımıza bela olunmadığı sürece, ama böyle gelip içen paso damarına vuran tiplerle işimiz olmaz. en azından benim durduğum noktadan benim işim olmaz. br işgal evi sanat evidir aynı zamanda. eğer bir şeyler üretmiyorsan-yürü git.

ben işin aslı bunları neden yazdığımı bilmiyorum. millete punk hayatının ne kadar güzel olduğunu empoze etmek gibi derdim yok. güzel değil çünkü, geleceği yok. adamı bitirir.
ama şu varki, belki benim gibi bir avuç tip vardır. daha önce bir tanesinde bulunmuş, özlemini çeken. gerçekten bir haltlar yapmak isteyen birileri vardır belki de. onlara selam çakmak istedim sanırım.

Bok Gibi Olmaz Mıydı Hikayeleri

"körüm, bebeğim aç, karım öldü, allah rızası için yemeğe ihtiyacımız var"
o sokaktan her gün en az 1000 çift göz geçiyordur sen yerde sessizce oturuken
hepsi günü omuzlarına kurtulmak istedikleri bir yük gibi giymiş.
bilmiyorum kurtula kurtula ömürleri de o yükler gibi bitince ne olacak ama böyle işte
insanlar,hayatlarını fırlatmayı sever

ama kimse
19 yaşında
kör ve dul bir baba gibi
kalplere
ve/ya da CEPLERE
ulaşmaya çalışmıyor
boş olan cepleri siktir et
bu monopoly kağıtlarına benzemiş parayı istiyor
dolu ceplerdeki

elime testeremi alıp çalasım geldi
ağzından çıkan trajediye eşlik etsin diye
zaten bu hayat hikayeleri
her geçen gün daha çok
böyle olsa bok gibi olmaz mıydı hikayelerine dönmüş

"eğer bir kızı her ikizmizde eroinde uçmuşken, duramayacak kadar bağımlı, hamile bıraksaydım,
mafya evimi basıp kızın ve benim gözlerimizi oysaydı, 2.5 yıllık rehabilitasyona girmek zorunda kalsaydım ve dışarı çıktığımda kız intihar ettiği için bebekle
başbaşa, aç,işsiz, kalmak zorunda kalsaydım, bok gibi olmaz mıydı?"
Evet
bu bok gibi olurdu
ve cidden gerçekten bok gibi olurdu.

insanlar oradan sen sanki hayaletmişsin gibi geçiyor
çünkü
onların da kendi bok gibi olmaz mıydı hikayeleri var
işe ihtiyacın var
ettiğimin işine ihtiyacın var
ama memleket
sağlıklı çocuğa iş vermiyor
sağlıklı olanı da köpek gibi çalıştırıp
sağlıksız yapıyor

şair olmak istiyorsun
pelin batu nun şiirleri ve ceza nın lirikleriyle rekabet ediyorsun
sanki bir bok yazıyorlarmış gibi
hepsi şu böcek şu böceği sikmiş hikayesi
o böcekte gerçek değil, sikmekten de anlamıyorlar zaten

ama milletden gerçekten para istiyorsan
kalk bir şeyler çalmayı öğren
gel sana testereyi öğreteyim
çok para var bu işte

yine de bu yoksulluk ve yok olmuşluk listesindeki 4656444442. kişi olsanda
seninle ağlıyor olmalıyım
yani sempatimi al
artık tuzu kalmamış göz yaşlarımı da
cebimde 1 lira var.
onu da al.

ben o 1000 gözün kafasını diğer tarafa çevirdiğini biliyorum
bazıları sallamıyor
çoğu sallasa da ne yapacağını bilmiyor
tıpkı tabelandaki allahın da artık bilemediği gibi
eğer hiç bildiyse
eğer hiç bilecek biri olduysa

ama en azından dikkatimi çektin
istediğin şeyleri almayabilir sana
ama en azından
birinin dinlemesine de
değer
orada elinde bebeğinle beklemek
bütün gün
güneşin altında